16 Mart 2012 Cuma

juliet ve şirin...

Bende yok…
Asalet, adalet, ahiret…
Yok.
zira sen,
benden evvelsin…
çünkü, burada,
tüm dünyanın aksine
kahraman, kadın…
orda,
Romeo ve juliet iken destan,
Burada,
Her gerçek aşk anısı,
Leyla yahut Şirin diye başlar…
Devri alem döner durur…
Her duruşu bir efkar, her dönüşü bir umuttur…
En unutmadığın,
Bu formülün
Çekirdeği olur…
Gelecek, geçmiş unutulur…
Pervane olan ömrün,
Önce bir formülüm parçası,
Sonra…
Merkezin sebebi olduğunda…
Durur.
Ve son laf;
“Yazanlar Leyla ve mecnun kitabı,
Bu garibi bir kenara yazmışlar”
Olur.

GÜZELLEME

“İster güneş ol yak beni…”
İlahi Sezen…
İstemezse, bir şey değişecek sanki…

en güzel sen "zira" dersin zira...

“sıradaki şarkı senin olsun” dedi kağıt…
Sıradan bir iyi dilek ve ilk satır oldu bu onun üstünde…
Sonra, sıradaki şarkı çaldı…
Sıradaki gözyaşı aktı…
Anlaşıldı ki bu gece,
O kadar sıradan olmayacaktı…

Ne güzel “zira” derdin sen…
Böyle, sol elini, çenene koyunca, dudaklarının arasına parmaklarını getirmeyi her defasında başarıp, ve en küçüğünü hafifçe kaldırıp…
Bir bordo mucizenin arasından görünen dudaklarını “zira”yla bitecek bir cümle için açıp…
Beni hem cümlene, hem sana, hem ziraya…
Hem bordoya…
Hayran bırakıp…
Sonra, bunların hepsini alıp…
Beni…
Bırakıp…
Senden istediğim son “zira”yı…
“sana aşık değilim” in arkasından harcayıp…
Valizinde bir bordo oje şişesine yer kalmayacak kadar
Gitme ihtimali tıkıp,
Gittin.

Bilerek bıraktığını anladım…
Ağzının açık olduğunu gördüğümde küçük oje şişesinin,
Bilmiyordum…
Havayla çok temas ettiğinde, bordonun siyaha döneceğini…
Ve bordo, siyah olduğunda anladım…
Artık…
Bana…
Dönmeyeceğini…
Az sonra biter yazı…
ZİRA
kağıttan, sezenden ve ayrılığa sadık olan birinci tekilden başka kimse tutmaz,
BU
BORDO
YASI! 

3 Mart 2012 Cumartesi

Muhtelif denizler...

Durabilirdik...
İki kisinin hayatinda 
baska zamanlarda 
durmak bir kayip olamazdi zira...

Uyuyabilirdik...
 Baska yataklarda, 
bambaska ruyalara...

Ayni ruhun iki elektronuyuz biz...
İkimiz de batiya dondugumuzden bulusamamak
Kaderimiz...
Ve bulusursak bir an,
Herkesi öldürebilir sevgimiz...

Yirmi dakika once uyudugun icin yazilabildi bunlar.
Bir insanin, ici bossa,
Birden yirmiye sayincaya kadar,
Birden ölebilir bütün aşıklar.

Sarildigin yastik degil bak...
Zira ben, seni yazabiliyorum...
Hos,
Yazmasamda galiba...
Ben
En
Cok...
Sarildigin yastigin,
Aslinda "ben" oldugunu biliyorum.

21 Eylül 2011 Çarşamba

maça vale


Ne acı…
Hep ben hazırlardım o valizi,
Şimdi…
Bir kapının pervazından güç ala ala,
Senin ne kadar güçlü olduğunu izliyorum…
Bu…
Ahmak…
Terk ediş ritüeli anında.
Eline geçirdiğin her şeyi yaka paça valize sokmak neden?
Katlasan?
Biraz daha kalsan böylece…
En azından en sevdiklerini katlasan?
Biraz daha katlansan bana…
Olmaz değil mi?
Vedanın şanındandır değil mi
Gidenin acımasızlığı?
Ama bu başka…
Bu diğerlerine benzemiyor…
Sen şu an bir alışkanlığı terk etmiyorsun belli…
Sen, şu an sigarayı bırakmıyorsun…
Sen…
Sigaraya başladığını inkar ediyorsun!
Bir anlamı varsa eğer,
Sırf bu yalan bile,
Bir sigara yakıp, gidişini izlemeye
Değer…
Galiba bu defa,
Bu veda,
Doğru karar…
Çünkü;
Benim ;“gitme” lerim,
Senin, gitmelerin kadar…

17 Temmuz 2011 Pazar

harflerle resim çizmek

sen,

güzelliğini bir inciye verip,

kaderini bir inciden almışsın...

inci; senin sayende,

yaşlı, geçkin, buruşmuş bir kadının boynunda

bile çok güzel...

sen; denizin en kıymetlisi olup,

denizin içinde,

hayat boyu denizi görememeye mahkum...

13 Temmuz 2011 Çarşamba

an'lar anlar...

o kadar çok alkışladım ki seni, sen giderken…

dayanamadın…

kulisten döndün…

bir şarkı daha söylemek için…

hani vedayı pekiştirecek,

en fazla bir şarkı kadar sürecek,

son bir sevişme anı için…

içime en büyük parçanı bırakıp,

bana bu yazıyı yazdırmak için…

aynı geceye, başka şehirlerde sızmak için…

sana katılıyorum canımın içi eski sevgilim…

bence de son şarkı için sezen aksu,

şahane seçim…


belki doğru belki yalan…

her göçmen kuş,

gideceği son şehri,

kanadının altında taşır…

ben inandım,

sen de inan…


ah canımın içi eski sevgilim…

baştan beri biliyorum,

gideceğin son şehir olmadığımı…

ama,

hayatında hiç şehirlerarası otobüse binmemiş birine

nasıl anlatılır ki,

bir mola yerinin dramı?

Sen, bende yarım saat kalırsın,

Ben, bir ömür yarim sanırım seni…

Bir ömür bende kalacağını sanırım,

Sen o ara gitmek için benzin alırsın…

Gittiğinde, benzim solar,

Anlamazsın…

Beni bir tek,

Benden sonra duracağın mola yeri anlar.

Paketindeki son sigara anlar…

Kapıdan çıkarken bakışılan his anlar…

Beni, an'lar…

Anlar.