19 Kasım 2013 Salı

VEDA 4 (neden?)


KADIN - Neden?

ADAM - Tam da bu yüzden...

KADIN - Nasıl yani?

ADAM - Neden? Diye sormadın mı? Tam da bu yüzden işte... Tam da bu yüzden gidiyorum.
KADIN - Anlamıyorum.

ADAM - Dünya üzerinde, net bir cevabı olmayan tek bir soru var ve sen, hep o soruyu soruyorsun bana... Daha acısı, verdiğim hiçbir cevap tatmin etmiyor seni...

KADIN - Saçmalama... İnsan bu yüzden terk eder mi?

ADAM - Bi de bu var tabi... “Saçmalama”... Ne sanıyorsun Allah aşkına? Tanrı’nın önce seni, sonra evreni, sonra da seni eğlendirmek için biz diğer insanları yarattığını mı? Ne demek saçmalama? Neden beklemediğin ve işine gelmeyen tüm cevaplar saçma oluyor? Hiç düşündün mü bunu? Hadi onu da geçtim... Belki ben SAÇMALAMAK istiyorum... Belki birlikte saçmaladığımız günleri özledim... Olamaz mı?

KADIN - Başka biri mi var?

ADAM - Haydaaa...

KADIN - Ne şimdi bu “Haydaa”? Halk oyunu mu oynuyosun? Doğru düzgün cevap versene!

ADAM - Yok. Başka biri yok... Aslına bakarsan, başka hiçkimse yok... Kalmadı. Anladın?

KADIN - Eskiden dikkat ederdin bunlara.

ADAM - Nelere?

KADIN - Eskiden çok kibar bir adamdın sen... En azından bana karşı... “Anladın mı?” demezdin mesela... “Anlatabildim mi?” derdin... Bu naifliğini severdim senin. Sanki böyle... Nasıl denir... Kıymetli hissederdim kendimi... Ama şimdi...

ADAM - Özür dilerim.

KADIN - Kahve yapayım mı?

ADAM - Ya yok... Aslında...

KADIN - Belki bu balkonda son kez oturuyoruz yan yana... Bundan sonra, kimbilir hangi balkonlarda, kimlerle ne kahveler içeceğiz... Ben, kimbilir hangi bol şekerli kahve seven erkeğe, senin istediğin gibi acı kahve hazırlayıp, kızaracağım... Sen... Kimbilir hangi kadın sana kahve getirdiğinde, benim adımı söyleyerek teşekkür edip, utanacaksın...

ADAM - ...

KADIN - Susma. Sus diye söylemedim inan... Kız diye de... Yani aslında, kahveyi de... sadece biraz daha kal diye...

ADAM - Kahve içmesek?

KADIN - Ne zamandır aklındaydı? Yani gitmek?

ADAM - Biraz serinledi hava... İçeri geçelim mi?

KADIN - Balkon iyi... Evin en sevdiğim yeri burası... En çok burda hatıra var... Bak mesela, sen gittikten sonra, bu “an” da, buraya ait bir anı olacak.

ADAM - İyi. Bol şekerli kahve seven arkadaşı balkonda ağırlama da, bana ait bir anının üstüne oturmasın yanlışlıkla

KADIN - Bak mesela bu zevzek halini... En garip anda beni gülümsetmeyi başarmanı çok özleyeceğim... bir de...

ADAM - Bir de?

KADIN - Gözlerini galiba...

ADAM - Nesini özleyeceksin, sıradan, standart, kahverengi gözler işte... Göz dediğin, O’nunki gibi olur.

KADIN - O kim?

ADAM - O işte... Çok şekerli kahve seven dallama...

KADIN - Ah be çocuk... Hep orada kalacaksın değil mi? Elimi kim tutacak? Kiminle sevişeceğim? Sana ait olan bir bedende kim hüküm sürecek senden sonra?

ADAM - Hep orada olmayacağım... Ama arada uğrayacağım oraya da... Benden sonra, ilk kimin gözlerine bakacaksın benimkilere baktığın gibi? İlk kime adıyla değil de kendi bulduğun bir sıfatla sesleneceksin? Mesela buralara daha sık uğrayacağım...  Geç oldu...

KADIN - Peki.

ADAM - Ararım.

KADIN - Arama.

ADAM -Peki.

KADIN - Az iç.

ADAM - Denerim.

KADIN - Peki.

ADAM - Neden sevdin beni?

KADIN - O kadar çirkindin ki, kimse sevmiyordu... Kıyamadım... Bari, ben seveyim dedim seni.

(ne yazık ki) adam çıkar, ışıklar da ne yapsın, söner.

18 Mart 2013 Pazartesi


ESMER FERHAN...

Mesela ben de isterdim senin kadar dikkatli yazmayı...

Zira, daktilon vardı...

Ve dolayısı ile düşünme şansın...

Mesela ben de isterdim senini kadar yalnız olabilmeyi ...

Ama sen kazancı yokuşundaydın,

Şimdi orası, çok pahalı...

Örneğin,

Ben de isterdim bir kitabımda 250 sayfayı “gizem kız” a ayırmak...

250 kelimeyle sınırlı olmasaydı hiçbir aşk mesela...

Fransadan gelen çocuk olmasam da,

Senin gibi günlük tutup,

Bir fransızdan daha şahane anlatmayı isterdim Fransayı,

 -hatta mümkünse- frenkçe mesela...

İsterdim ki, cebinde para olmayan bir adama, sevgilisi

Son kıyak olarak

Benim kitabımı alsın,

Bana “O” nun BAŞKALIRAN KURŞUNKALEM i

Aldığı gibi...

34 yaşımdayım ve

Bazı çocuklarım olsun isterdim,

Seninki gibi...

Ve en azından biri, sevsin benim kadar

Benim mesleğimi...

Ne zor bilsen ustam, seninkine benzer cümleler kurmamak bir yazar olarak hayatta...

Ama inan ki yazamazdım...

Sen doğmasaydın...

Mesela!