16 Mart 2012 Cuma

en güzel sen "zira" dersin zira...

“sıradaki şarkı senin olsun” dedi kağıt…
Sıradan bir iyi dilek ve ilk satır oldu bu onun üstünde…
Sonra, sıradaki şarkı çaldı…
Sıradaki gözyaşı aktı…
Anlaşıldı ki bu gece,
O kadar sıradan olmayacaktı…

Ne güzel “zira” derdin sen…
Böyle, sol elini, çenene koyunca, dudaklarının arasına parmaklarını getirmeyi her defasında başarıp, ve en küçüğünü hafifçe kaldırıp…
Bir bordo mucizenin arasından görünen dudaklarını “zira”yla bitecek bir cümle için açıp…
Beni hem cümlene, hem sana, hem ziraya…
Hem bordoya…
Hayran bırakıp…
Sonra, bunların hepsini alıp…
Beni…
Bırakıp…
Senden istediğim son “zira”yı…
“sana aşık değilim” in arkasından harcayıp…
Valizinde bir bordo oje şişesine yer kalmayacak kadar
Gitme ihtimali tıkıp,
Gittin.

Bilerek bıraktığını anladım…
Ağzının açık olduğunu gördüğümde küçük oje şişesinin,
Bilmiyordum…
Havayla çok temas ettiğinde, bordonun siyaha döneceğini…
Ve bordo, siyah olduğunda anladım…
Artık…
Bana…
Dönmeyeceğini…
Az sonra biter yazı…
ZİRA
kağıttan, sezenden ve ayrılığa sadık olan birinci tekilden başka kimse tutmaz,
BU
BORDO
YASI! 

1 yorum: