KADIN - Neden?
ADAM - Tam da bu yüzden...
KADIN - Nasıl yani?
ADAM - Neden? Diye sormadın mı? Tam da bu yüzden işte... Tam da bu
yüzden gidiyorum.
KADIN - Anlamıyorum.
ADAM - Dünya üzerinde, net bir cevabı
olmayan tek bir soru var ve sen, hep o soruyu soruyorsun bana... Daha acısı,
verdiğim hiçbir cevap tatmin etmiyor seni...
KADIN - Saçmalama... İnsan bu yüzden terk
eder mi?
ADAM - Bi de bu var tabi... “Saçmalama”...
Ne sanıyorsun Allah aşkına? Tanrı’nın önce seni, sonra evreni, sonra da seni
eğlendirmek için biz diğer insanları yarattığını mı? Ne demek saçmalama? Neden
beklemediğin ve işine gelmeyen tüm cevaplar saçma oluyor? Hiç düşündün mü bunu?
Hadi onu da geçtim... Belki ben SAÇMALAMAK istiyorum... Belki birlikte
saçmaladığımız günleri özledim... Olamaz mı?
KADIN - Başka biri mi var?
ADAM - Haydaaa...
KADIN - Ne şimdi bu “Haydaa”? Halk oyunu mu
oynuyosun? Doğru düzgün cevap versene!
ADAM - Yok. Başka biri yok... Aslına bakarsan,
başka hiçkimse yok... Kalmadı. Anladın?
KADIN - Eskiden dikkat ederdin bunlara.
ADAM - Nelere?
KADIN - Eskiden çok kibar bir adamdın sen...
En azından bana karşı... “Anladın mı?” demezdin mesela... “Anlatabildim mi?”
derdin... Bu naifliğini severdim senin. Sanki böyle... Nasıl denir... Kıymetli
hissederdim kendimi... Ama şimdi...
ADAM - Özür dilerim.
KADIN - Kahve yapayım mı?
ADAM - Ya yok... Aslında...
KADIN - Belki bu balkonda son kez oturuyoruz
yan yana... Bundan sonra, kimbilir hangi balkonlarda, kimlerle ne kahveler
içeceğiz... Ben, kimbilir hangi bol şekerli kahve seven erkeğe, senin istediğin
gibi acı kahve hazırlayıp, kızaracağım... Sen... Kimbilir hangi kadın sana
kahve getirdiğinde, benim adımı söyleyerek teşekkür edip, utanacaksın...
ADAM - ...
KADIN - Susma. Sus diye söylemedim inan...
Kız diye de... Yani aslında, kahveyi de... sadece biraz daha kal diye...
ADAM - Kahve içmesek?
KADIN - Ne zamandır aklındaydı? Yani gitmek?
ADAM - Biraz serinledi hava... İçeri
geçelim mi?
KADIN - Balkon iyi... Evin en sevdiğim yeri
burası... En çok burda hatıra var... Bak mesela, sen gittikten sonra, bu “an”
da, buraya ait bir anı olacak.
ADAM - İyi. Bol şekerli kahve seven
arkadaşı balkonda ağırlama da, bana ait bir anının üstüne oturmasın yanlışlıkla
KADIN - Bak mesela bu zevzek halini... En
garip anda beni gülümsetmeyi başarmanı çok özleyeceğim... bir de...
ADAM - Bir de?
KADIN - Gözlerini galiba...
ADAM - Nesini özleyeceksin, sıradan,
standart, kahverengi gözler işte... Göz dediğin, O’nunki gibi olur.
KADIN - O kim?
ADAM - O işte... Çok şekerli kahve seven
dallama...
KADIN - Ah be çocuk... Hep orada kalacaksın
değil mi? Elimi kim tutacak? Kiminle sevişeceğim? Sana ait olan bir bedende kim
hüküm sürecek senden sonra?
ADAM - Hep orada olmayacağım... Ama arada
uğrayacağım oraya da... Benden sonra, ilk kimin gözlerine bakacaksın
benimkilere baktığın gibi? İlk kime adıyla değil de kendi bulduğun bir sıfatla
sesleneceksin? Mesela buralara daha sık uğrayacağım... Geç oldu...
KADIN - Peki.
ADAM - Ararım.
KADIN - Arama.
ADAM -Peki.
KADIN - Az iç.
ADAM - Denerim.
KADIN - Peki.
ADAM - Neden sevdin beni?
KADIN - O kadar çirkindin ki, kimse
sevmiyordu... Kıyamadım... Bari, ben seveyim dedim seni.
(ne yazık ki) adam çıkar, ışıklar da ne yapsın, söner.
"ADAM - Neden sevdin beni?
YanıtlaSilKADIN - O kadar çirkindin ki, kimse sevmiyordu... Kıyamadım... Bari, ben seveyim dedim seni.
(ne yazık ki) adam çıkar, ışıklar da ne yapsın, söner."
Şahane olmuş
sahane))
YanıtlaSilSevmenin nedeni olmaz... hiç beklemediğin bir anda kayar gider kalbin birine ve nedense hep imkansızı seçer o kalp. Ne kadar engel olmaya çalışsan da söz geçiremezsin...
YanıtlaSilYanacağını, acı çekeceğini bile bile ateşi tutmayı istemek gibidir sevmek.
Ağlamaktan ciğer söksek yeridir bu satırlara
YanıtlaSil