2 Şubat 2011 Çarşamba

AŞİKAR

Çok eski bir Ahmet Kaya şarkısı çalmaya başladı, durup dururken…

hiç gerek yokken…

Saklanan her şey, ayan oldu…

Bebek ağlamadı… Ayrılırken hediyeler verildi… Hatta… Vazodaki güller, o yalancı ayrılığın şahidi oldu…

Peki o gece ne oldu?

Hani tam olarak…

Ne oldu da bu fakir tamam oldu?

Yarımken bir oldu?

İnsan gördüğü bir ele aşık olur mu? Bir ele dokunmak için yanar mı?

Olur!

Oldu!

Hiç dokunmadığı bir el, EL olmaktan çıktı…

Can oldu…

Can verdi…

Bir otobüs seyahatinin, sabaha karşı molasında, yandaki otobüste bakışılıp iç titreten duygu gibi…

Köprüyü geçerken, bağıra bağıra bir isim söylemek gibi…

Sabah, nedensizce ağlayarak uyanmak gibi…

Bir gözyaşına yanmak gibi…

Kanınla bağlanmadığın bir adam için kolunu kesip verebilmek gibi…

Bir renkten nefret edip, o rengi bir tırnakta sevmek gibi…

Bordo gibi…

Hatta… “Baharı bekleyen kumrular gibi…”

Can verdi…

İmkansız bir suni teneffüs, bir ağızdan gelecek oksijene muhtaç olmak…

Bu kadar güzel sözler söyleyen bir ağzı, bu kadar çok öpmek isteği…

Gece hiç bitmesin… 11 de tüm saatler aynı anda bir saat daha geri alınsın, ve saat tekrar 11 olduğunda tekrar aynı şey yapılsın, bizim olan bizde kalsın niyetiyle…

Akrep, yelkovan ve bardaktaki son yuduma yalvararak…

Bordo tırnaklı bir eli, uyumadan görülen bir rüyada öperek…

Sabah oldu…

Çok eski bir Ahmet kaya şarkısı çalıyordu…

Nereye gittiğini ölesiye bilmek istediğim ayaklar,

AŞİKARIM oldu.

1 yorum:

  1. "Bordo tırnaklı ellerin sahibi bayan", ne mutlu sana ki her şiirde aşikar anılıyorsun :))

    YanıtlaSil