2 Şubat 2011 Çarşamba

KIRMIZI

Renkli kalemlerle yazmaktan vazgçeli ne kadar oldu? Kaç yıldır bu kadar karamsarım? Hatırlamıyorum… Zira hatırlamak, (diğer tüm hatıralar gibi) can acıtıcı bir deneyim olmaktan daha ileri gitmeyecek…

Mevsimsel bir benzetmenin ötesine geçen YAZ’ı yazma isteğini kaybetmek bir yana, ben aslında, sayfa başlarına kırmızı kalemlerle attığım başlıkları özlüyorum… Hala, her yazı kırmızıyla başlasın istiyorum… Rengindeki heyecan bulaşsın istiyorum her harfe… AL’ın yazısı olsun istiyorum her alınyazısı… Çok şey mi istiyorum?

Peki.

Birbirimize bakarken, kırmızı başlıklar atarak birbirimizin adına verdiğimiz “aşık, oldum, kendimi kaybettim,hükümsüzdür…” ilanları geliyor mu senin de aklına?  Her insan, içinde kırmızı balıkların oynaştığı bir göl taşır içinde… Bunun için de, yüzde doksanı sudur insanın inan bana… Bilimle açıklanabilecek bir şey değildir bu bilirim… Bunu sadece kırmızı balıklar ve gölün birbirleriyle hayati bir bağla bağlanması açıklayabilir…

Kimileri AŞK der buna, kimileri SOLUNUM… Sen, kırmızı balıklar aşk solur dersin… Ben sana tekrar aşık olurum…

Her insan bir dünyadır aslında ne garip… Bir dünya dolusu insanın her birinin içinde bir dünya olduğunu düşünmek bile zihnimi bulandırmaya yetiyorken… bana gelip, bambaşka bir dünyaya sürükleyip beni, bir dünya lafı, ağzını oynatmadan gözlerinle söyleyip…

Sonra…

Gidip…

Dünyamı başıma yıkıp…

Yok! Bitmeyecek bu cümle… Bitmemesi gerekiyor çünkü… Bu yazının başlığı kırmızı çünkü… Yok! Değil! Kendimi kandırıyorum yine! Gerçekleri yazdıkça, mutsuz olacak her yazı… Maalesef kural bu çünkü! Bu rezil dünyada, kırmızı başlıklı kızlar ve kırmızı başlıklı yazılar, sadece masallarda mutlu olabiliyor çünkü.

Herhangi bir kitabın önsözü olabilecekken başlı başına kitap olmak kaç yazıya nasip olmuştur acaba? Kader… Yazıyla insanın birleştiği ilahi kavşak. Yazının kaderi yazanın, insanın kaderi, yazının  elinde… Dur… Yazma artık!

Zira…Kendi yazgını yazmak düşmüştür sana... hangi eline alsan kalemi, yazacak kalem ağlar, yazan el ağlar... durum o kadar vahimdir ki artık... hasbelkader şahit olan, yedi kat el dahi ağlar...

Günlerdir bitirilmeye çalışılan yazı biter…

Aylardır uyunmaya çalışan gece,

Bitmez.

Çünkü gece biter bitmez başlayan riya, el yapar yine en sevdiğini… Riya, bir kere daha galip gelir gerçekten gerçek rüya önünde…

Yazının kaderini belirleme vakti gelmiştir artık…
Bu bol benzetmeli ve fakat kendisi birşeye benzemeyen yazı; “sen olmadan, gecenin elle tutulur bir tarafı yok” diyen herkese,armağan olur

Son cümlesinden hemen önce.

BİT…ti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder